Osmanlı Döneminde Kahve ve Falcılık

Kahvenin uzun yıllardır Yemen’de bulunduğu ve dünyaya yayıldığı bilinmektedir ancak kökeni Etiyopya’dır. Önceleri sıradan bir bitki olarak kabul ediliyor, doygunluğu nedeniyle ekmek hamuruna karıştırılıyordu. Daha sonra keşfedilmiş, Yemen’e getirilmiş ve içecek olarak kahve olarak kullanılmak üzere üretilmeye başlanmıştır. Kelime olarak “kahve” Arapça kökenlidir. Bir başka görüş ise “kahve ”nin adını Etiyopya’da kahve yetişen bir bölge olan Kaffa’dan aldığıdır. Rivayete göre Yemen’de çobanlar keçi sürülerinin uzun süre yorulmadığını hatta birkaç gün uyumadıklarını gözlemlemişler. Sonuç olarak kafeinin sihirli etkileri yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamış. Çobanlar bu durumu dervişlerine anlatmışlar. Bunun üzerine Şâzelî bu ilginç bitkiyi kaynatıp suyunu içmiş ve aynı etkileri kendi üzerinde de görünce kahvenin özelliği anlaşılmış ve kullanılmaya başlanmış.
Osmanlı’da kahvenin kullanımı ise Yavuz Sultan Selim’in Yemen’i işgal etmesiyle başlar ve Yemen Valisi’nin saraya hediye olarak kahve göndermesiyle Türkler arasında yayılmaya başlar. Başlangıçta kahve sadece şekersiz içilirdi. Koyu kahvenin tadı oldukça acı olduğu için şeker ilave edilmiş.
Falın hikâyesi ise oldukça ilginçtir. Sarayda yaşayan cariyelerin birbirleriyle dedikodu yapmaları ve kavga etmeleri yasakmış. Bu yasağı “kahve falı” ile deldiler. Söylemeye korktukları ve söyleyemedikleri ne varsa kahve falına bakarak ifade etme yolunu seçmişler.